Yaşları [b]6-8 arası[/b] çocuklardır onlar.
Kışın ayazında, [b]çıplak ayaklarında[/b] lastik terliklerle.
Kimisi sakız satar, kimisi kâğıt mendil.
Üşümüş kirpikleri, [b]sis inmiş gözleriyle[/b], yalnızlığın resmi gibi bakarlar insana.
Fazla konuşmazlar.
Ben onları gördükçe utanırım!
2009 Türkiyesi’nin fotoğraflarıdırlar onlar... Parklarda, [b]otobüs duraklarında, vapur [/b]iskelelerinde.
.
Yaşamın derin sularında değillerdir. Gözlerinde umut ışığı yoktur.
Kimileri suça yönelir, kimileri yönelmez.
Kimileri okula gitmez, kimileri gider.
Gecenin sesi olurlar bazen.. bazen sessiz bir çığlık hiç bilinmeyen
Kaçımız biliriz Kürt kızı [b]Berivan[/b][b]’[/b]ın öyküsünü, [b]Necla[/b][b]’[/b]nın yaşadıklarını...
Adına [b]Töre[/b]denilen o vahşeti!
Bir kış akşamı [b]Diyarbakır[/b][b]’[/b]ın Lice ilçesinde karların üzerinde... [b]Batman[/b][b]’[/b]ın o çamurlu sokaklarında kanlar içinde yatarken bulunur soğumuş bedenleri.
Bir başkadır [b]Fırat[/b][b]’[/b]ın doğu yakası...
[b]Mahsun Kırmızıgül[/b] [b]Güneşi Gördüm[/b]de bizi anlatmış...
Hepimizi!
Kimileri filmi [b]nabza göre şerbet [/b]diye eleştirse de, ben bizi gördüm Güneşi Gördümde
İkiyüzlülüğü, yalanı dolanı [b]yaşam biçimi sanan, etik değerlerden yoksun,[/b] gerçekleri göremeyen bir toplum olduk.
Elbet bu yurt bu topraklar bizim, hepimizin...
Sevgiyi örmek, yaşamı çoğaltmak zor mudur o kadar?
Çocukları sevmek, gökyüzüne [b]uçurtmaları salmak, onlara eğitim vermek[/b] zor mudur dostlar, zor mudur?
Asker mektubu bekleyen anneler, yavuklular, eşler, kardeşler, sevgililer...
Zor mudur bu savaşı bitirmek?
Bir annenin gözyaşı, bir kadının [b]çocuklarıyla babalarının tabutuna[/b] sarılıp ağlaması...
Zor mudur [b]Artık yeter[/b]demek, zor mudur?
Sevmek, sevilmek... Acılarla yaşamamak...
Terör nereden gelirse gelsin bir insanlık suçudur!
Yaşadıklarımızdan, [b]acılarımızdan, hüzünlerimizden[/b] ders almak gerek.
Uzun uzun bakmak gerek Fırat’ın doğu yakasına.
Boşaltılan, yakılan köyleri, ormanları.
Binlerce yıllık bir tarihi ve kültürü.
[b]Mezopotamya[/b][b]’[/b]yı, o güzelim söylenceleri...
Ayı, yıldızları, güneşi...
Türkülerimizi, şarkılarımızı, şiirlerimizi.
Söyleyin çok mu [b]zordur insanı sevmek; tarihle ve kültürle [/b]yaşama sımsıkı sarılmak.
İçimizi delik deşik eden acılardan sıyrılmak.
Gerçekleri görebilmek!
Oturup bekleyecek miyiz?
[b]Susacak mıyız?[/b]
Bir şeyler yapmalıyız.. haykırmalıyız, korkmamalıyız!
Gecenin türküsünü söylemeliyiz ilkyazı beklerken...
Artık acılarımızdan sıyrılmalıyız.
O kapkara bulutlar dağılmalı, güneş yükselmeli [b]Sümbül Dağı[/b][b]’[/b]nın ardından.
[b]Malabadi Köprüsü[/b][b]’[/b]nde okuldan dönen çocuklar yarınlara umutla bakmalı.
[b]Tunceli Ovacık[/b][b]’[/b]ta, Munzur kıyılarında türkülerimizi söylemeliyiz, [b]Hasan Hüseyin[/b][b]’[/b]in şiirlerini okumalıyız.
[b]Fırat [/b]da bizim Kızılırmak da, [b]Dicle [/b]de bizim Gediz Irmağı da.
[b]Hakkâri[/b][b]’[/b]deki çocuklar da bizim [b]Edirne[/b][b]’[/b]deki çocuklar da...
Var mısınız yarınlara?
Yaşama dair, [b]aşka dair, sevgiye dair, barışa[/b] dair, emeğe dair!
Var mısınız güneşi görmeye?